GERÇEK NEDİR?
İnsan, doğar ve ölene kadar öğrenir. Ne mi öğrenir? Yıllarca öğretilen, öğretilmeye devam eden yanlışları ve doğruları... Ve bu öğrenilenler zihin süzgecinde yerini alır.
O, çevresinde olup biten her şeyi süzgecindeki bu doğru ya
da yanlışlara göre değerlendirir, buna göre karşılık verir. Ve hiçbir zaman
olanı olduğu gibi göremez.
Elmaya bile baktığında karşısında duran sadece elma değildir
artık. Anne karnından getirdiği ve yaşarken edindiği anılar ve deneyimlerdir
aynı zamanda elma. İnsan, süzgecinde olanlarla değerlendirir ve anlamlandırır
dünyayı.
Suç, günah denilen her şey, geçmişin değerlerine göre
tanımlanmıştır. Bir ülkede ayıp denilen davranışın başka bir ülkede doğal
karşılanması bundandır.
Evlilik, eş, çocuk, kadın, erkek, anne, baba, insan
tanımlamaları atalardan; büyütüldüğümüz aileden ve yaşadığımız çevreden
aktarılan bilgilerdir. “Şöyle eş olunmalı.”, “Böyle anne baba olunmalı.”, “İyi
insan şöyle olmalı.” … Bu kriterlere uymazsan kötü anne, kötü baba veya kötü
insansın. Bu tanımlamalara uymayan davranışlar gösterdiğimizde yıllarca
suçlarız kendimizi, suçladıkça hastalanır hem ruhumuz hem de bedenimiz.
Dayatılanı kabul eden değil de sorgulayan bir zihin yapısına
sahip olan insan, şartlanmışlıkla ve edinmiş olduğu bilgiyle tepki verdiğini
fark eder ve zihnini geçmişten özgürleştirerek bilinçli insan haline geçer.
Kitle psikolojisinden çıkar; deli, uçmuş, aykırı gibi damgaları göze alarak
bilinçli yaşamı seçer.
Bundan sonra
tepkisellik biter, bilinçli seçimler başlar.
Her ne yaşarsa yaşasın, kendi değerleriyle yol alır. Öğrenmeye ve bilincini genişletmeye devam
eder ama bundan sonraki her öğreniş öğretilenlerden özgürleşmek ve bilinci
genişletmek içindir.
Bildiklerinden özgürleşmenin en iyi yolu yeni bilgiler
edinmektir. Her yeni bilginin başkasının doğrusu ya da yanlışı olduğunun
farkında olup o bilgiye de tutunmadan ilerlemek gerekir. Ta ki yüzde yüz doğru
ve yüzde yüz yanlış düşüncenin olmadığını görene kadar.
Doğru, onu çürütecek başka bir doğru ortaya çıkana kadar
varlığını sürdürür.
Bir düşünce, ona inanan sayısı arttıkça gerçeklik haline
gelir. Bir kişi inanırsa onun gerçeği, yüz kişi inanırsa artık o toplumun
gerçeğidir.
Sevgiler…
Yorumlar
Yorum Gönder